Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
- I happened along when the car hit the boy.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
Tesadüfen istasyonda öğretmenimi gördüm.
- It happened that I saw my teacher at the station.
Tesadüfen onunla aynı trene bindim.
- It so happened that I rode in the same train with him.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.