Her dilde insanları selamlamayı bilir.
- He knows how to greet people in all languages.
Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.
- When the visitor entered the room, we stood to greet him.
Onlar onu selamlamak için kalktılar.
- They got up to greet her.
O beni selamlamak için ayağa kalktı.
- He rose to his feet to greet me.
O, beni Günaydın ile selamladı.
- She greeted me with Good morning.
O bir tebessümle beni selamladı.
- He greeted me with a smile.
Seni kutlamak için uğrayamadım, çünkü acelem vardı.
- I could not stop by to greet you because I was in a hurry.
Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.
- Paul came to Rome to greet me.
Tom Mary'yi karşılamak için oradaydı.
- Tom wasn't there to greet Mary.