to use threats, or menaces; also, to have a threatening appearance

listen to the pronunciation of to use threats, or menaces; also, to have a threatening appearance
الإنجليزية - التركية

تعريف to use threats, or menaces; also, to have a threatening appearance في الإنجليزية التركية القاموس.

threaten
tehdit etmek

Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti. - Tom threatened to leave Mary.

Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim. - I swear all I meant to do was to threaten Tom.

threaten
uyarılmış
threaten
-e işaret etmek
threaten
tehdit edilmiş

Tom oldukça tehdit edilmiş hissetti. - Tom felt quite threatened.

Ben tehdit edilmiş hissetmedim. - I didn't feel threatened.

threaten
göz dağı vermek
threaten
gözdağı vermek
threaten
(olası bir tehlikeye) işaret olmak
threaten
{f} -e işaret etmek, -in habercisi olmak: These clouds are threatening rain - Bu bulutlar yağmura işaret ediyor
threaten
(fiil) tehdit etmek, gözünü korkutmak, gözdağı vermek, tehlike belirtisi olmak, korkutmak
threaten
haber ver/tehdit et
threaten
korku vermek
threaten
{f} tehlike belirtisi olmak
threaten
kötü bir şeye alâmet olmak
threaten
It is threatening snow. "Kar yağacağa benziyor"
threaten
{f} korkutmak
threaten
threateningly : tehdit ederek
الإنجليزية - الإنجليزية
threaten
to use threats, or menaces; also, to have a threatening appearance
المفضلات