Köşe başındaki ev bizim.
- The house on the corner is ours.
Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.
- In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
Belediye binası hemen köşede.
- The city hall is just around the corner.
Tom tam köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi.
- Tom ate sushi at an expensive restaurant just around the corner.
Köşeye büyük bir kamyon geldi.
- A large truck came around the corner.
İki öğrenci köşeye vardıklarında ayrıldı.
- The two students parted when they reached the corner.
Köşede 24 saat açık olan küçük bir dükkan var.
- There's a small shop on the corner that is open 24 hours a day.
Ben köşeyi döndüm ve yeni açılmış bir restoranı gördüm.
- I turned the corner and caught sight of a newly opened restaurant.
The reporter cornered the politician by pointing out the hypocrisy of his position on mandatory sentencing, in light of the politician's own actions in court.