O, çok geçmeden tövbe etti.
- He came to repent before long.
Sami günahlarından tövbe etmeye çalıştı.
- Sami tried to repent his sins.
Tövbe etmek için çok geç.
- It is too late to repent.
İyice düşünmeden evlenirsen düşünmeye vakit bulunca pişman olursun.
- Marry in haste, repent in leisure.
Sen çarmıhta pişman olacaksın.
- You'll repent at the cross.