Hayır, teşekkür ederim. Tokum.
- No, thank you. I'm full.
Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur.
- The streets in Tokyo are full on Saturdays.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't speak with your mouth full.
Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
- The cherry trees are in full blossom.
O, ne gördüğünü polise tam olarak bildirdi.
- He reported fully what he had seen to the police.
Elbisenin bol bir eteği var.
- The dress has a full skirt.
O hala bol enerji var.
- She is still full of energy.
Lütfen bana tam adını ve adresini söyler misin?
- Would you please tell me your full name and address?
Bana tam adınızı verebilir misiniz lütfen?
- Can you give me your full name, please?
Şimdi pürdikkatine ihtiyacım var.
- I need your full attention now.
Tom şimdi benim pürdikkatime sahip.
- Tom has got my full attention now.
Tom tamamen problemin farkında.
- Tom is fully aware of the problem.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Şehirdeki bütün oteller dolu.
- All the hotels in town are full.
Bütün günüm sürprizlerle doluydu.
- My whole day was full of surprises.
Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
- He fully realizes that he was the cause of the accident.
Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.
- The cherry trees are in full blossom.
Mary genç ama çok yetenekli.
- Mary is young, but full of talent.
Adam tatilinden çok enerjik döndü.
- The man returned from his vacation full of beans.
Oyun çok popülerdi ondan tiyatro neredeyse tam doluydu.
- The play was so popular that the theater was almost full.
Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
- Tom's summaries are always full of misprints.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
Onun elleri bebekle ilgilenmekle meşgul.
- Her hands are full taking care of the baby.
Otobüs dolu. Bir sonraki için beklemeniz gerekecek.
- The bus is full. You'll have to wait for the next one.
Bir cümlenin sonunda nokta olması gerekir.
- There needs to be a full stop at the end of a sentence.
Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.
- I will accept full responsibility for this.
Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
- Full religious freedom is assured to all people.
Now that I'm retired, I feel I can live life to the full.
The jugs were full to the point of overflowing.
Our book gives full treatment to the subject of angling.
I was fed to the full.
It is full strange to him who hears and feels, / When wandering there in some deserted street, / The booming and the jar of ponderous wheels,.
... like, a little girl who will come through, and she's, like, so full of life, but she's ...
... Earth's ancient seas are full of iron particles, ...