Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
- I would rather die than surrender.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Tom pasaportunu teslim etmek zorunda mıydı?
- Did Tom have to surrender his passport?
Polis silahını teslim etmesi için suçluyu ikna etti.
- The police persuaded the criminal to surrender his weapon.
Tom pasaportunu teslim etmek zorunda mıydı?
- Did Tom have to surrender his passport?
Leyla bekaretini vermek istemedi.
- Layla didn't want to surrender her virginity.
Leyla bekaretini vermek istemedi.
- Layla didn't want to surrender her virginity.
Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
- The accountant would not concede the mistake.
Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
- The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
Herold teslim olmayı kabul etti.
- Herold agreed to surrender.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Hiç vazgeçme. Asla teslim olma.
- Never give up. Never surrender.
Egemen sınıf yetkilerinden vazgeçmez.
- The ruling class will not surrender its power.
Meksikalılar teslim oldu.
- The Mexicans surrendered.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Onlar teslim olmadılar.
- They would not surrender.
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
His friends gave him up to the police.
... Step six is surrender. ...
... America cannot surrender federally funded research ...