Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.
- Tom didn't have the courage to pull the trigger.
Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi.
- It's his job to pull the weeds in the garden.
O, otu çekti ve onu attı.
- He pulled up the weed and threw it away.
O, oğlunun kulağını çekti.
- He pulled his son by the ear.
Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
- The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
I pulled at the club last night.