تعريف to stray في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} başıboş
Tom başıboş bir köpek tarafından saldırıya uğradı.
- Tom was attacked by a stray dog.
Tom başıboş bir köpeği kabul etti.
- Tom adopted a stray dog.
- err
- {f} hata yapmak
Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
- To err is human, but to persist in error is diabolical.
Hata yapmak insan olmaktır.
- To err is to be human.
- stray
- sapmak
- stray
- {f} dolaşmak
- stray
- {f} gezinmek
- stray
- yoldan sapmak
- stray
- {s} cızırtılı
- stray
- {s} parazitli
- stray
- uzaklaşmak
- stray
- {i} yolunu şaşırmış hayvan/çocuk
- stray
- kaybolmuş (çocuk/hayvan)
- stray
- kayıp
Kayıp bir köpek dün bizim çevreye girdi.
- A lost dog strayed into our neighborhood yesterday.
- stray
- parazit
- stray
- {i} başıboş kimse
- stray
- {i} kaybolmuş kimse
- stray
- yolunu yitirmek
- stray
- kaybolmuş çocuk
- stray
- {s} yolunu kaybetmiş
- stray
- cızırtı
- stray
- rastgele
- stray
- serseri (kurşun)
- stray
- ayrılmak
- err
- hata etmek
- err
- yanlış yapmak
- err
- yanıl
Deneme yanılma yoluyla doğru cevabı buldu.
- Through trial and error, he found the right answer by chance.
Deneme yanılma, ilerleme adına çok ehemmiyetlidir.
- Trial and error is essential to progress.
- stray
- rasgele
- stray
- azmak
- stray
- kaçak
- stray
- tek tük
- stray
- doğru yoldan sapmak
- stray
- tesadüfi
- stray
- serseri
Tom neredeyse serseri bir okla öldürülmenin eşiğine geldi.
- Tom came close to being killed by a stray arrow.
Tom serseri bir kurşun tarafından öldürüldü.
- Tom was killed by a stray bullet.
- stray
- kaybolmuş çocuk/hayvan
- stray
- başıboş dolaşmak
- stray
- doğru yoldan ayrılmak
- err
- errancy hataya düşme
- err
- {f} yanılmak
- err
- hata yap
Tüm bunlardan sonra, tanrılar bile zaman zaman hata yapabilirler.
- After all, even the gods may err at times.
Birkaç şey hakkında haklıydın. Fakat birkaç hata yaptın.
- You were right about several things. However, you made a few errors.
- err
- hata etme eğilimi
- err
- {f} yanlış olmak
- err
- {f} günah işlemek
- estray
- başıboş kalmış evcil ayvan
- estray
- sahipsiz hayvan
- stray
- yanlış yola sapmak
- stray
- {f} parazit yapmak
- stray
- evden kaçmış çocuk
- stray
- {i} başıboş hayvan
- stray
- {f} dolaşarak (bulunması gereken yerden) ayrılmak
- stray
- {f} cızırtı yapmak
- stray
- {i} sürüden ayrılan hayvan
- stray
- sürüden ayrılıp yoldan çıkmak
- stray
- doğru yol
- stray
- kaçak,v.yolunu kaybet: n.serseri
- stray
- {f} (konuşurken) (asıl konudan) ayrılmak
- stray
- sürüden ayrımış hayvan
- stray
- başıboş ve aylak kimse
- stray
- {f} yolunu kaybetmek
- stray
- yıldırımdan meydana gelen parazitler