to set before or against; to bring into opposition; to oppose

listen to the pronunciation of to set before or against; to bring into opposition; to oppose
الإنجليزية - التركية

تعريف to set before or against; to bring into opposition; to oppose في الإنجليزية التركية القاموس.

object
itiraz etmek

Amacım önerine itiraz etmek değil. - I don't mean to object to your proposal.

object
{f} karşı çıkmak
object
{i} gaye
object
{i} amaç

Erkekler amaçlarına ulaştı. - The men achieved their objectives.

object
{i} cisim

Gökyüzündeki garip cisim çıplak gözle görülebilirdi. - The strange object in the sky could be seen with the unaided eye.

Yolda duran garip bir cisim buldum. - I found a strange object lying on the road.

object
{i} nesne

Nesneyi tarif edebilir misiniz? - Can you describe the object?

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu. - The object flew away to the south, giving out flashes of light.

object
(Tıp) Görülebilen veya dokunulabilen herhangi bir şey, madde, cisim
object
(Tıp) Üzerinde psikoanaliz yapılan kişi, obje
object
nesne,v.karşı ol: n.nesne
object
mahzur görmek
object
(Tıp) Herhangi bir fikir veya hareketin yöneldiği amaç, hedef
object
matah
object
karşı olmak
object
{i} cins adam
object
{i} şey

Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun... - You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...

Dehşet veren bir şeydi. - It was an object of terror.

object
(isim) obje, nesne, cisim, gaye, şey, amaç, hedef, cins adam
object
(fiil) itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak
object
nişan
object
{f} (to) (-e) itiraz etmek, (-e) karşı çıkmak
object
object at issue anlaşmazlık konusu
الإنجليزية - الإنجليزية
object
to set before or against; to bring into opposition; to oppose
المفضلات