Ben duyarsız görünmek istemiyorum.
- I don't want to seem insensitive.
Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.
- So far, your action seems completely groundless.
Dan utangaç gibi görünmek istemiyordu.
- Dan didn't want to seem shy.
İnsanlar her zaman başka insanların sorunları ile ilgili konuşmaktan zevk alıyor gibi görünmektedirler.
- People always seem to enjoy talking about other people's problems.
Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.
- I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.
Bizimle gelmek istemiyor gibi görünmüyorsun.
- You don't seem to want to come with us.
Tom bizimle gelmek istiyor gibi görünmüyordu.
- Tom didn't seem to want to come with us.
Birinden daha aşağıda olduğunu hissetmek için hiçbir neden yoktur.
- There is no reason for you to feel inferior to anyone.
Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Canım Tom'u aramak istemedi.
- I didn't feel like calling Tom.
Yardıma ihtiyacınız olursa, beni aramaya çekinmeyin.
- If you need help, feel free to call me.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Önerin mantıklı görünüyor.
- Your suggestion seems reasonable.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
Galiba karıştırıyoruz.
- We seem to be confused.
Galiba gelişi güzel okumuş.
- He seemed to read at random.
En iyisi olarak görünen bu kravatı alacağım.
- I will take this tie, as it seems to be the best.
It looks like wood, but it feels more like plastic.
It looks like I'm stuck with you.
... You guys seem to be doing really great. ...
... doesn't seem fair. ...