Tom köpeğini kulağının arkasından kaşımak için eğildi.
- Tom bent down to scratch the dog behind the ear.
Burnumu kaşımak istiyorum.
- I want to scratch my nose.
Bu sadece bir sıyrık, değil mi?
- It's just a scratch, OK?
Burnumu kaşımak istiyorum.
- I want to scratch my nose.
Tom köpeğini kulağının arkasından kaşımak için eğildi.
- Tom bent down to scratch the dog behind the ear.
Tom'un kollarında çizikler vardı.
- Tom had scratches on his arms.
Kouji şanslıydı; onun trafik kazası yalnızca arabasının yanında küçük bir çizik bıraktı.
- Kouji was lucky; his traffic accident left only a minor scratch on the side of his car.
Ona sırtımı kaşıyıp kaşımayacağını sordum.
- I asked him if he would scratch my back.
Böcek ısırıklarını kaşımamaya çalışmalısınız.
- You should try not to scratch insect bites.
Mobilyayı çizmemek için dikkatli olun.
- Be careful not to scratch the furniture.
I don't like that new scarf because it scratches my neck.
The dog sat up and had a good scratch.
Bluecoats began crossing the James on June 14 and next day two corps approached Petersburg, which was held by Beauregard with a scratch force of 2,500.
Embarrassingly, he scratched on the break, popping the cue completely off the table.
This is scratch paper, so go ahead and scribble whatever you want on it.
He and Bruce cooked up a script together, and Bruce flew home to raise the scratch.
A real diamond can easily scratch a pane of glass.