to rouse to vigilance and action; to put on the alert

listen to the pronunciation of to rouse to vigilance and action; to put on the alert
الإنجليزية - التركية

تعريف to rouse to vigilance and action; to put on the alert في الإنجليزية التركية القاموس.

alarm
alarm
alarm
{i} alarm, tehlike işareti: fire alarm yangın zili, yangın alarmı
alarm
telaşa düşürmek
alarm
telaşa vermek
alarm
ikaz
alarm
tehlikeyi bildirmek
alarm
dehşet

Dehşet içinde bağırdı. - He cried out in alarm.

alarm
alarm aygıtı
alarm
tehlike işareti
alarm
{f} uyar
alarm
(Askeri) ALARM, ALARM İŞARETİ, SİLAH BAŞINA: Bir tehlikeyi acele olarak karşılamak üzere boru, top ateşi, canavar düdüğü veya diğer vasıtalarla askeri kuvveti toplamak için verilen işaret
alarm
kor

Seni korkutmak istemedim. - I didn't want to alarm you.

Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu. - The news caused alarm throughout the village.

alarm
{f} tehlikeden haberdar etmek
alarm
{f} ayağa kaldırmak
alarm
{f} korkutmak; dehşete
alarm
alarmist etrafı telaşa veren kimse
alarm
{i} korku

Varoşlardan korkutucu haber geldi. - Alarming news came from the suburbs.

O küçük bir korku çığlığı attı ve banyoya kaçtı. - She gave a small cry of alarm and fled to the bathroom.

alarm
(fiil) alârma geçirmek, alârm vermek, ayağa kaldırmak, telaşlandırmak, korkutmak, panik yapmak
الإنجليزية - الإنجليزية
alarm
to rouse to vigilance and action; to put on the alert
المفضلات