Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin.
- You'll see the bank on the left hand side of the hospital.
Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.
- On the other hand, there are some disadvantages.
Onunla çok ustaca başa çıktın.
- You handled that very skillfully.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
Tom elleriyle alkışladı.
- Tom clapped his hands together.
Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
- One of the students raised his hand to ask a question.
Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
- The amateur singer won first in the talent show hands down.
O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı.
- The boy who she brought with her was very handsome.
Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
İşler biraz kontrolden çıktı.
- Things got a little out of hand.
İsyan kontrolden çıktı.
- The riot got out of hand.
Bana yardım edebilir misin?
- Could you lend me a hand?
Yardım edebilir miyim?
- Can I give you a hand?