to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify

listen to the pronunciation of to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify
الإنجليزية - التركية

تعريف to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify في الإنجليزية التركية القاموس.

heaven
{i} cennet

Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır. - There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.

Cennete nasıl gidebilirim? - How can I get to heaven?

heaven
Allah

Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor. - Heaven knows we've done everything we can.

Allah göğü ve yeri yarattı. - God created the heaven and the earth.

heaven
ç.gökyüzü
heaven
Tanrı

Beni yaratan, cennetin babası Tanrı'yı seviyorum. - I love God, Heaven's father, who created me.

Tanrıya şükürler olsun! Ben zamanında geliyorum. - Heaven be praised! I come on time.

heaven
{i} sema
heaven
{i} mutluluk

O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu. - After he heard the news, Tom was in seventh heaven.

heaven
{i} gök

Uzayda sayısız gök cisimleri var. - There are countless heavenly bodies in space.

Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor. - Thousands of stars shone in the heavens.

heaven
{i} gökyüzü

Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor. - Thousands of stars shone in the heavens.

Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor. - Many stars shine in the heavens.

الإنجليزية - الإنجليزية
heaven
to place in happiness or bliss, as if in heaven; to beatify
المفضلات