Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
O, onu duymaktan mutlu olurdu.
- He would be glad to hear that.
O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Teorilerinden bir tane daha işitmekle ilgilenmiyorum.
- I'm not interested in hearing any more of your theories.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
- Do you want to hear the new song I'm working on?
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Tom'un Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
- I heard that Tom wanted to learn French.
Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
- All you have to do is to learn this sentence by heart.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
- Leave your message after hearing the beep.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to hearing from you soon.