Eder galibiyet golünü attı.
- Eder scored the winning goal.
Tom galibiyet golünü attı.
- Tom scored the winning goal.
Tom zaferi şarapla kutluyor.
- Tom was celebrating the victory with wine.
Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
- If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
- That team has little, if any, chance of winning.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız.
- I hope you will succeed in winning the prize.
Her zaman başarılı olamazsın.
- You win some, you lose some.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
- To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
- Winning isn't the only thing that matters.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
- He didn't jump high enough to win a prize.
The company hopes to win an order from the government worth over 5 million dollars.