to melt; found; cast, as metal

listen to the pronunciation of to melt; found; cast, as metal
الإنجليزية - التركية

تعريف to melt; found; cast, as metal في الإنجليزية التركية القاموس.

yet
henüz

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir. - He isn't back yet. He may have had an accident.

yet
sonunda

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim. - As yet, I have not completed the sweater.

Şimdilik her şey yolunda gidiyor. - As yet, everything has been going well.

yet
şu anda

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı. - At present, consensus has yet to be reached.

Şu anda hiç planın var mı? - Do you have any plans yet?

yet
oysaki
yet
daha

Daha bir şey görmedin ki. - You ain't seen nothing yet.

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

Kompozisyonun yine de en iyisi. - Your composition is the best yet.

yet
bununla beraber
yet
ama

Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım. - I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi. - Tom's already here, but Bill hasn't come yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır. - The country is divided, yet there are mountains and rivers.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
الإنجليزية - الإنجليزية
yet