Sen bana göre her şeysin.
- You are everything to me.
O bana göre altı yıl kıdemli.
- She is senior to me by six years.
Onlar gitmeden önce onlara hoşça kal demeye git.
- Go say goodbye to them before they leave.
O, onlara karşı çok nazikti.
- He was very kind to them.
Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
- This book may well be useful to you.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told the story to you?
Tom bize yazacağını söyledi.
- Tom said he would write to us.
Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- We demanded that he explain to us why he was late.
Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
- You live next to somebody I work with.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
Bunu başka birine söyle.
- Tell it to somebody else.
Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
- Tom sat down next to someone he didn't know.
Ben size yazabildiğim kadar kısa sürede yazacağım.
- I will write to you as soon as I can.
Üzgünüm size yazmam uzun sürdü.
- Sorry it took me so long to write to you.
Bunu istemiyorsan onu başka birine vereceğim.
- If you don't want this, I'll give it to someone else.
Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen, bu söylem hiç bir şey ifade etmeyecek.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
Bunun için görünenden daha fazlası varsa, umarım bana söylersin.
- If there's more to this than meets the eye, I hope you'll tell me.
Bununla ilgili olarak, ben suçlu değilim.
- In relation to this, I am to blame.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
- You may as well say it to him in advance.
Buna alışkın değilim.
- I'm not used to this.
Buna asla alışmayacağım.
- I'll never get used to this.
It wasn't me.
Come with me.
Can you hear me?.
Me and my friends played a game.
Wilfred Owen (1893–1918), The Letter - And give us back me cigarette!.
He gave me this.