Tom gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
- Tom tried to hold back his tears.
Tom barajın tutmayacağını bilemezdi.
- Tom had no way of knowing that the dam wouldn't hold.
Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
- The girl tried hard to hold back her tears.
Sadece onun elini tutmak istiyorum.
- I just want to hold her hand.
Tom ve Mary el ele tutuşuyorlar.
- Tom and Mary are holding hands.
Mary, Tom ve Conchita'yı el ele tutuşurlarken gördü.
- Mary saw Tom and Conchita holding hands.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
We hold these truths to be self-evident, that all men are created equal, that they are endowed by their Creator with certain unalienable Rights, that among these are Life, Liberty and the pursuit of Happiness.