Tom Mary'ye bakmak zorunda.
- Tom has to look after Mary.
İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
- When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Diğerlerini görünüşleriyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge others on how they look.
Soruna farklı bir bakış açısından bakalım.
- Let's look at the problem from a different point of view.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
- She asked me to look after her baby in her absence.
Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
- Mobs broke into stores looking for food.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
Mike öfkeli bir görüntü takındı.
- Mike wore an indignant look.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
O seni görmek için sabırsızlanıyor.
- He is looking forward to seeing you.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
- No, thank you. I'm just looking around.
O güzel küçük kıza bakın.
- Look at that pretty little girl.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... 10 the obsessions is complete efficiency but if you actually look ...
... the tour. So if you look around you and see someone dressed up as a giant cow and you ...