Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students were present at the lecture.
Onun Waseda'daki son konferansı evi aşağı indirdi.
- His last lecture at Waseda brought down the house.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Bilimci evrenin yapısı üzerine bir ders verdi.
- The scientist gave a lecture on the structure of the universe.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
Özellikle, ben bir üniversite okutmanıyım.
- Specifically, I'm a university lecturer.
... a lecture that I had given to the American Economic Association when I was the United ...
... prestigious lecture, which actually mentioned you. ...