Okula yürüyerek gitmek yarım saatimizi alıyor.
- It takes us half an hour to walk to school.
Senin yaşındayken, okula yürüyerek gitmek zorundaydım.
- When I was your age, I had to walk to school.
Sahilde gezinti yaptık.
- We went for a walk on the beach.
İstifa etmekten başka seçeneği yoktu.
- He has no choice but to resign.
Şu andaki işimden istifa etmek istemiyorum.
- I don't want to resign my job at present.
Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.
- Tom is coming up the front walk.
Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
- The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
Tren olmadığı için, tüm yolu yürümek zorunda kaldık.
- There being no train, we had to walk all the way.