Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
Ben müstakbel karımı görüyorum.
- I see my future wife.
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
Seninle birlikte bir gelecek görüyorum.
- I see a future with you.
Senin için parlak bir gelecek görüyorum.
- I see a bright future for you.
İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- I want to become a TV announcer in the future.
O, onu ileride kullanmak üzere bir kenara koydu.
- She set it aside for future use.
Altın vadeli işlemleri hızla yükseldi.
- Gold futures were sharply higher.
There is no future in dwelling on the past.
... we got, actually, from one of the future Googlers in the audience was about how you wrote a ...
... Will there be a future for journalism? ...