Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
- Brown and his friends were forced to flee.
Bir tavşan gibi yüz yıl yaşamaktansa, bir kaplan gibi bir gün yaşa.
- Rather than live a hundred years as a rabbit, live one day as a tiger.
Şu tavşan benim turpları alıp kaçıyor.
- That rabbit's getting away with my radishes!
Sanırım, bu yüzden kaçarım.
- I think, therefore I flee.
Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
- Twenty sparrowhawks flee before an owl.
Tavşanlar havuç yemeği severler.
- Rabbits like to eat carrots.
Tavşanlar havuç sever.
- Rabbits like carrots.
Etherical products flee once freely exposed to air.
The criminals took flight as soon as they heard the sirens.
The informant seemed skittish, as if he was about to rabbit.