O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Ters bir şey olmak üzereydi.
- Something wrong was about to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We have to find out what happened to Tom.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We've got to find out what happened to Tom.
Ebeveynlerimin evine gelmek ister misin?
- Would you like to come to my parents' house?
Evime gelmek için zahmet etmeyin.
- Don't bother to come to my house.