to experience and emotion or other mental state

listen to the pronunciation of to experience and emotion or other mental state
الإنجليزية - التركية

تعريف to experience and emotion or other mental state في الإنجليزية التركية القاموس.

feel
{f} anlamak
feel
{i} hissetme

Önemli hissetmek istiyorum. - I want to feel important.

Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum. - I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.

feel
elleri ile yoklamak
feel
{f} hissetmek, duymak: I feel good. Kendimi iyi hissediyorum
feel
(dokunarak/elleyerek) hissetmek
feel
el yordamıyla aramak
feel
duyumsama
feel
hissetmek

Tom mutlu hissetmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help but feel happy.

Tom üzgün hissetmekten kendini alamadı. - Tom couldn't help but feel sad.

feel
zannetmek
feel
arama

Canım Tom'u aramak istemedi. - I didn't feel like calling Tom.

Lütfen beni aramaya çekinme. - Please feel free to call me up.

feel
yoklama
feel
duyumsamak
feel
{f} sezmek
feel
{f} duymak
feel
{i} sezgi

Bunun hakkında kötü bir sezgim var. - I have a bad feeling about that.

Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var. - I have a gut feeling that Tom won't pass the test.

feel
{i} dokunma

Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum. - Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.

feel
(isim) duygu, his, dokunma hissi, temas, hissetme, sezgi
feel
{i} (bir şeyin dokununca uyandırdığı) his
الإنجليزية - الإنجليزية
feel

He obviously feels strongly about it.

to experience and emotion or other mental state

    الواصلة

    to ex·pe·ri·ence and e·mo·tion or oth·er men·tal state

    التركية النطق

    tı îkspîriıns ınd îmōşın ır ʌdhır mentıl steyt

    النطق

    /tə əkˈspərēəns ənd əˈmōsʜən ər ˈəᴛʜər ˈmentəl ˈstāt/ /tə ɪkˈspɪriːəns ənd ɪˈmoʊʃən ɜr ˈʌðɜr ˈmɛntəl ˈsteɪt/
المفضلات