Önemli hissetmek istiyorum.
- I want to feel important.
Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.
- I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.
Tom mutlu hissetmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but feel happy.
Tom duygusal hissetmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but feel sentimental.
Yardıma ihtiyacınız olursa, beni aramaya çekinmeyin.
- If you need help, feel free to call me.
Canım Tom'u aramak istemedi.
- I didn't feel like calling Tom.
Tom'un sınavı geçmeyeceğine dair içgüdüsel bir sezgim var.
- I have a gut feeling that Tom won't pass the test.
Bunun hakkında kötü bir sezgim var.
- I have a bad feeling about that.
Bugün dağlardan daha yüksek hissediyorum. Bugün gökyüzüne dokunmak istiyorum.
- Today I feel higher than the mountains. Today I want to touch the sky.
I can feel the sadness in his poems.