Derin kazmak zorunda kalacağız.
- We're going to have to dig deep.
Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.
- Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.
Tom kazmaya devam etti.
- Tom continued digging.
Çocuklar kumda çukur kazmayı severler.
- Children love to dig in the sand.
Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
- It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
- The prisoner of war bore himself with great dignity.
O, kendi mezarını kazıyor.
- He is digging his own grave.
Yerden kir kazıyabilirsin.
- You can dig dirt from the ground.
Köpek bir çukur kazıyordu.
- The dog was digging a hole.
O, kendi mezarını kazıyor.
- He is digging his own grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
O, ciddi şekilde kalabalığa hitap etti.
- He addressed the crowd gravely.
Kötü haber söylendiğinde o ciddi görünüyordu.
- He looked grave when told the bad news.
Onlar onu mezarına gömdüler.
- They buried him in his grave.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
Kazı yapmak zor iştir.
- Digging is hard work.
Kazı yapmak zor iştir.
- Digging is hard work.
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Tom önemli bir hata yaptı.
- Tom made a grave mistake.
Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
- The international situation is becoming grave.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
She is going to dig into Egyptian basket-weaving this semester.
... So let's dig in to some of the questions right away. ...
... it in 1993. Congress gave us a billion dollars to dig a huge hole, a smaller version shown ...