to denote association in thought, as for comparison or contrast

listen to the pronunciation of to denote association in thought, as for comparison or contrast
الإنجليزية - التركية

تعريف to denote association in thought, as for comparison or contrast في الإنجليزية التركية القاموس.

with
{e} ile

Lütfen bir dolmakalem ile yaz. - Please write with a pen.

Batman, Robin ile arkadaştır. - Batman is friends with Robin.

with
yanında

Yanında bozuk para var mı? - Do you have small change with you?

Ne yazık ki yanında sadece beş dolar vardı. - Unfortunately she only had five dollars with her.

with
yanına

Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin. - You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.

Tom böyle bir şey yapamaz ve yanına kar kalmaz. - Tom can't do such a thing and get away with it.

with
-in lehinde
with
canlı

Ben özellikle bu canlı portreden memnunum. - I am pleased with this vivid portrait in particular.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu. - The cat was playing with a live mouse.

with
uyanık
with
ile beraber

Tom Mary ile beraber çıkmamı öneren kişiydi. - Tom was the one who suggested that I go out with Mary.

Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım. - Hello guys, I'm Tom and I'm here with Mary.

with
-i olan
with
-e karşın
with
-den yana
with
-e karşı
with
-e rağmen
with
sayesinde

Yardımın sayesinde başarabildim. - With your help, I could succeed.

Yeteneğin sayesinde çok para kazanabilmelisin. - With your talent, you should be able to make a lot of money.

with
nedeniyle

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık. - We were faced with an unusual situation because of the accident.

Tom soğuk algınlığı nedeniyle hastalandı ve okula gidemedi. - Tom came down with a cold and couldn't go to school.

with
geri

Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar. - I think everyone looks back on their childhood with some regret.

O bir hafta içinde geri dönecek. - She will be back within a week.

with
ile beraber/birlikte, ile: She's living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom
with
-li
with
(İnşaat) ile, birlikte
with
edat
الإنجليزية - الإنجليزية
with
to denote association in thought, as for comparison or contrast

    الواصلة

    to de·note as·so·ci·a·tion in thought, as for com·pa·ri·son or con·trast

    النطق

المفضلات