Ben sadece şeytanın avukatını oynuyorum.
- I'm just playing the devil's advocate.
Tom, beyin fırtınası toplantısında şeytanın avukatı rolünü oynadı.
- Tom played the role of devil's advocate at the brainstorming meeting.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.
- He advocates reform in university education.
Sen bizim savunucumuzsun, Tom.
- You are our advocate Tom.