Tom'u tatmin etmek zor.
- Tom is hard to satisfy.
O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Tom'u memnun etmek imkansız.
- Tom is impossible to satisfy.
Onu memnun etmek imkansızdır.
- He's impossible to satisfy.
Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
- This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir.
- Our policy is to satisfy our customers.
Seni karşılamak için seçildim.
- I was chosen to satisfy you.