to constitute

listen to the pronunciation of to constitute
الإنجليزية - التركية
{f} oluşturmak
kurmak
teşkil etmek
{f} atamak
(Askeri) KADRO HALİNDE TEŞKİL ETMEK: Silahlı Kuvvetlere ait yeni bir birliğin teşkili için kanuni yetki vermek. Yeni birliğe ad ve numara tahsis edilir ve kadroda yer verilir. Fakat faal duruma geçinceye kadar belli bir varlığı görülmez. Ayrıca bakınız: "activate", "comission"
meydana getirmek kurmak
make
çiş yapmak
make
{i} yapı

Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor. - This vacuum cleaner makes a lot of noise.

Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti. - My mother taught me how to make osechi.

constitute
tesis etmek
constitute
(Kanun) tevkil etmek
constitute
(Askeri) kadro halinde teşkil etmek
make
başarıya ulaştırmak
make
inşa etmek
make
yol almak
make
düdüklemek
make
(Spor) çeşit

O, yüz çeşitten fazla ekmek yapmasını bilir. - She knows how to make more than a hundred types of bread.

Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü. - Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.

make
almak (yol)
make
somurtmak
constitute
oluştur

Müzik benim bir parçamı oluşturuyor. - Music constitutes a part of me.

Meriç Nehri, Türkiye ile Yunanistan arasında bir sınır oluşturur. - The river Maritsa constitutes a border between Turkey and Greece.

make
marka

Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir. - I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.

Araban hangi markadır? O bir Forddur. - What make is your car? It is a Ford.

make
meydana getirmek
make
-e neden olmak
make
hazırlamak

Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın? - Do you have to make dinner?

Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi. - Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.

make
biçim

Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim. - I didn't make this decision lightly.

make
kılmak
constitute
ata/kur/oluştur
constitute
{f} atamak, tayin etmek
constitute
{f} seçmek
constitute
{f} yürürlüğe koymak
make
{i} yapılış şekli
make
yapı/marka
make
dili kendi kazancı peşinde olmak
make
(Tıp) Elektrik devresinin kapanması
make
{i} kazanç

Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız. - We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.

Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır. - Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.

الإنجليزية - الإنجليزية
make
To make up; to compose; to form

Truth and reason constitute that intellectual gold that defies destruction.--Johnson.

To cause to stand; to establish; to enact

Laws appointed and constituted by lawful authority.-- Jeremy Taylor.

To appoint, depute, or elect to an office; to make and empower

Me didst Thou constitute a priest of thine.-- William Wordsworth.

{v} to make, appoint, depute, set up
create and charge with a task or function; "nominate a committee"
to compose or represent: "This wall forms the background of the stage setting"; "The branches made a roof"; "This makes a fine introduction"
If a number of things or people constitute something, they are the parts or members that form it. Volunteers constitute more than 95% of The Center's work force. = comprise
An established law
If something constitutes a particular thing, it can be regarded as being that thing. Testing patients without their consent would constitute a professional and legal offence
set up or lay the groundwork for; "establish a new department"
form or compose; "This money is my only income"; "The stone wall was the backdrop for the performance"; "These constitute my entire belonging"; "The children made up the chorus"; "This sum represents my entire income for a year"; "These few men comprise his entire army"
{f} comprise, form, make up; establish, found; appoint a person to a a particular position
When something such as a committee or government is constituted, it is formally established and given authority to operate. On 6 July a People's Revolutionary Government was constituted The accused will appear before a specially constituted military tribunal. = set up
to constitute

    الواصلة

    to con·sti·tute

    التركية النطق

    tı känstıtut

    النطق

    /tə ˈkänstəˌto͞ot/ /tə ˈkɑːnstəˌtuːt/
المفضلات