Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
- This vacuum cleaner makes a lot of noise.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- My mother taught me how to make osechi.
O, yüz çeşitten fazla ekmek yapmasını bilir.
- She knows how to make more than a hundred types of bread.
Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü.
- Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.
Müzik benim bir parçamı oluşturuyor.
- Music constitutes a part of me.
Meriç Nehri, Türkiye ile Yunanistan arasında bir sınır oluşturur.
- The river Maritsa constitutes a border between Turkey and Greece.
Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
Araban hangi markadır? O bir Forddur.
- What make is your car? It is a Ford.
Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
- Do you have to make dinner?
Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
- I didn't make this decision lightly.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
- Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
Truth and reason constitute that intellectual gold that defies destruction.--Johnson.
Laws appointed and constituted by lawful authority.-- Jeremy Taylor.
Me didst Thou constitute a priest of thine.-- William Wordsworth.