to conceive; to imagine

listen to the pronunciation of to conceive; to imagine
الإنجليزية - التركية

تعريف to conceive; to imagine في الإنجليزية التركية القاموس.

conceit
kibir

Tom çok kibirli, değil mi? - Tom is very conceited, isn't he?

İnsanlar seni hiç kibirli olmakla suçluyorlar mı? - Do people ever accuse you of being conceited?

think
düşünmek

Tom onun üzerinde düşünmek istiyor. - Tom wants to think it over.

Oğlumun hâlâ hayatta olduğunu düşünmek elimde değil. - I cannot help thinking that my son is still alive.

think
{f} düşün

Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum. - I think it'll rain today.

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

think
mütalaa etmek
conceit
tafra
conceit
kendini beğenmiş

Tom oldukça kendini beğenmiş, değil mi? - Tom is quite conceited, isn't he?

Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş. - As is often the case with teenagers, she's conceited.

conceit
kurum
conceit
özünü beğenmişlik
think
tahmin etmek

Ne düşündüğünü tahmin etmek mümkün değil. - There is no telling what he is thinking.

think
ölçünmek
conceit
{i} şımarıklık
conceit
{i} kendini beğenme, kibir, gurur
conceit
self kendini beğenmişlik
conceit
{i} fikir
conceit
fantazi kavram
conceit
{i} düşünce

O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu. - He is so full of conceit that everybody dislikes him.

conceit
{i} kendini beğenme
الإنجليزية - الإنجليزية
think
conceit
to conceive; to imagine
المفضلات