Favori konfor gıdan nedir?
- What's your favorite comfort food?
Dairemi beğendin mi? Evet, çok konforlu
- Did you like my apartment? Yes, it is very comfortable.
Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.
- I completed the university course comfortably.
Ben size rahatlık verebilirim.
- I can give you comfort.
Ben onu telefonda teselli etmek zorunda kaldım.
- I had to console her on the telephone.
Luisa gözyaşlarına boğulduğunda, yalnızca onun en iyi arkadaşı onu teselli etmek için yaklaştı.
- When Luisa broke into tears, only her best friend approached to console her.
Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
- I feel more comfortable behind the wheel.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Konsolda yanıp sönen bazı kırmızı ışıklar var.
- There are some red lights blinking on the console.
Nintendo DS popüler bir elde taşınabilir oyun konsoludur.
- The Nintendo DS is a popular handheld game console.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.
- He tried to comfort her, but she kept crying.
Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
- Tom tried to comfort Mary.
Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.
- Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.
- Tom did his best to comfort Mary.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Taninna'yı avutamam. O kimseyle konuşmak istemiyor.
- I cannot console Taninna. She doesn't want to talk to anyone.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
... do things that are a little bit outside their comfort zone ...
... the course of my presidency, where I've had to comfort families who have lost somebody. ...