Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Bir plan önermek zorundayız.
- We have to come up with a plan.
Yakında bir şey ortaya atmak zorunda kalacağız.
- We'll have to come up with something soon.
Bütün fikirleri bulmak zorunda olan kişi neden benim?
- Why am I the one who has to come up with all the ideas?
Gerçekten tatmin edici bir çözüm bulmak imkansızdı.
- It was impossible to come up with a really satisfactory solution.
Boş zamanımda daha fazla boş zaman yaratma planları üretiyorum.
- In my free time, I come up with plans to create more free time.
Shelly stalled while she tried to come up with a good response.
... You come up with new models to how to do that. ...
... not possible to come up with enough deductions and loopholes that only affect high-income ...