to bring together again; to compose or form anew

listen to the pronunciation of to bring together again; to compose or form anew
الإنجليزية - التركية

تعريف to bring together again; to compose or form anew في الإنجليزية التركية القاموس.

really
hakikaten

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

really
gerçekten

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

Gerçekten mi? Kitaplarını hep okuduğun, sevdiğin bir yazarın var mı? - Really? You have a favorite writer you always read?

really
öyle mi

Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? - Do you really think so?

Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin? - Did you just really say that?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Ben kesinlikle bir şans daha istiyorum. - I really want another chance.

Kesinlikle bana göre değil. - It's not really my cup of tea.

really
cidden

Benim için Japonca konuşmak cidden kolay. - It's really easy for me to speak Japanese.

Bence Tom cevabı cidden bilmiyor. - I think Tom really doesn't know the answer.

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor. - Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.

Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi. - Tom talked for a long time, but didn't really say much.

really
hakikat

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir? - Is the milk from this deer really good?

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

really
z. gerçekten
to bring together
birlikte getirmek
to bring together
buluşturmak
الإنجليزية - الإنجليزية
really
to bring together again; to compose or form anew
المفضلات