to bring together again; to compose or form anew

listen to the pronunciation of to bring together again; to compose or form anew
الإنجليزية - التركية

تعريف to bring together again; to compose or form anew في الإنجليزية التركية القاموس.

really
hakikaten

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

really
gerçekten

O gerçekten akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Seni anlamak gerçekten çok zor. - Understanding you is really very hard.

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim. - Really? I had locked it up before I went out.

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

really
öyle mi

Çok fazla seçeneğim yok gerçekten, öyle mi? - I really don't have much choice, do I?

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

really
mutlâka

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Kesinlikle bana göre değil. - It's not really my cup of tea.

Ben kesinlikle bir şans daha istiyorum. - I really want another chance.

really
cidden

En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi? - What was the last really difficult thing you had to do?

Fransızcam cidden o kadar kötü mü? - Is my French really that bad?

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

O aslında gerçekten eğlenceliydi. - That was actually really fun.

Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor. - Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.

really
hakikat

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir? - Is the milk from this deer really good?

really
z. gerçekten
to bring together
birlikte getirmek
to bring together
buluşturmak
الإنجليزية - الإنجليزية
really