Onu geri getirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok.
- There is nothing we can do to bring him back.
Lütfen arkadaşlarından bazılarını partiye getirmek için emin ol.
- Please be sure to bring some of your friends to the party.
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
- Do I have to bring my son to your office?
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Bana dergileri getir.
- Bring me the magazines.
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... girly subscribers to him, and he was able to bring along ...
... but we need to have leadership ' leadership in Washington that will actually bring people ...