Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Kum torbaları sele karşı korumak için geçici bir duvar inşa etmek için kullanılabilir.
- Sandbags can be used to erect a temporary wall to protect against floods.
Mary'nin cümleleri İngilizce öğrenmek için kullanılabilir.
- Mary's sentences can be used to learn English.
Bir hidrofon sualtında kullanılmak üzere tasarlanmış bir mikrofondur.
- A hydrophone is a microphone designed to be used underwater.
Kullanılmak istemiyorum.
- I don't want to be used.
Askerler tehlikeye alışıktırlar.
- Soldiers are used to danger.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
He was shivering a little, for he had always been used to sleeping in a proper bed, and by this time his coat had worn so thin and threadbare from hugging that it was no longer any protection to him.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.
... He used to play for Manchester United. ...
... My father used to play Bruce Springstein records for me all ...