O, kesinlikle yarın gelecek.
- He is sure to come tomorrow.
Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
- Her son is sure to succeed.
O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.
- She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart.
Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that you're doing this because you want to.
Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.
- I wanted to be sure Tom was planning to be here.
... And we've made sure to give you choice. ...
... Be sure to check out the Android tools talk tomorrow at 3:00 for some exciting developments ...