Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Tom Mary ile görülmek istemiyor.
- Tom doesn't want to be seen with Mary.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı.
- There were a lot of stars seen in the sky.
O gün görülen bir dolunaydı.
- It was a full moon that was seen that day.
Onunla görülmek istemiyorum.
- I don't want to be seen with him.
Tom Mary ile görülmek istemiyor.
- Tom doesn't want to be seen with Mary.
Sami çıplak görünmek istemedi.
- Sami didn't want to be seen naked.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
- I turned off the TV because I had seen the movie before.
Tom ve Mary görülecek hiçbir yerde değildi.
- Tom and Mary were nowhere to be seen.
Oraya zamanında gidip gidemeyeceğim yakında görülecek.
- It remains to be seen if I can get there in time.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı.
- Tom must have seen Mary when he visited Boston.
O, partide beni görmüş olamaz.
- She cannot have seen me at the party.
... been in decades. We have seen increases in coal production and coal employment. But what ...
... we've seen in our lives. ...