Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Hatalı olduğun ortada.
- It's obvious that you're wrong.
Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Bu içecek açıkça çayla aynı tada sahip.
- This drink's flavor is obviously that of tea.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
Belli ki yalan söylüyor.
- Obviously, he is lying.
O apaçık, açıklamana gerek yok.
- That's obvious, you don't need to explain it.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
... And I know it sounds obvious, but it's an amazing thing ...
... and sticks it in your computer, it's supposed to be really obvious that it's happened. There's ...