Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.
- It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice.
O iyi bir insan, şüphesiz, fakat çok akıllı değil.
- He is a nice person, to be sure, but not very clever.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
Ne olacağını anladığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure you understand what's going to happen.
Hiç sorun çıkmayacağından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that there will be no problems.
... I'm not sure getting up on stage and saying everything is ...
... And I'm not sure that that answer is not ...