Bir fotoğrafçı, benim evimin bir fotoğrafını çekti.
- A photographer took a photograph of my house.
Babama fotoğrafımı çektirdim.
- I had my photograph taken by my father.
Onlar her şehri fotoğraflamak istiyor.
- They want to photograph every city.
Puro içen bir eşeği fotoğraflamak için yapılan tüm girişimler başarısız oldu.
- All attempts to photograph a donkey smoking a cigar failed.
She photographs well. The camera loves her.