Linda, Dan'ı evliliğe zorlamak için hamile olduğunu iddia etti.
- Linda claimed she was pregnant to force Dan into marriage.
Gitmen için seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to force you to go.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
- Tom is a retired air force major.
Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
- In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
Yasa artık yürürlükte değil.
- The law is no longer in force.
Jülyen takvimi Rusya'da yürürlükteydi.
- The Julian calendar was in force in Russia.
Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.
- Public pressure forced the army to act.
Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.
- I was forced to sign my name.
İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.