to aim or direct (a weapon, a stare, an accusation, etc)

listen to the pronunciation of to aim or direct (a weapon, a stare, an accusation, etc)
الإنجليزية - التركية

تعريف to aim or direct (a weapon, a stare, an accusation, etc) في الإنجليزية التركية القاموس.

level
düzey

Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir. - Her acting is on the level of a professional.

İngilizce düzeyimi yükselteceğim. - I'm going to raise my English level.

level
seviye

Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir. - While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.

Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak. - This year unemployment will reach record levels.

level
aynı seviyeye getir
level
aynı düzeyde
level
aynı düzlemde olma
level
muntazam
level
bir seviyede olan
level
kot
level
altitüt
level
düzlemek
level
dengeli
level
derece

Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar. - Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.

Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde. - Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.

level
düz yer
level
düzey,v.aynı seviyeye getir: n.düzey
level
{s} seviyeli

Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi. - Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.

level
{i} zemin
level
{i} düzlük, düz yer
level
{s} akılcı
level
{i} düzeç, kabarcıklı düzeç, su terazisi
الإنجليزية - الإنجليزية
level

He levelled an accusation of fraud.

to aim or direct (a weapon, a stare, an accusation, etc)
المفضلات