Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.
- We can not carry on conversation in such a noisy room.
Ben bilardo oynamayı sürdürüyorum.
- I carry on playing pool.
Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
- We have no choice but to carry on.
I really wish you wouldn't carry on like that in public!.