to acknowledge or admit the possession or ownership of. (ref 3)

listen to the pronunciation of to acknowledge or admit the possession or ownership of. (ref 3)
الإنجليزية - التركية

تعريف to acknowledge or admit the possession or ownership of. (ref 3) في الإنجليزية التركية القاموس.

own
sahip olmak

Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey. - It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely.

Ben her zaman bir spor arabaya sahip olmak istedim. - I've always wanted to own a sports car.

own
kendi

Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı. - He saved the boy at the risk of his own life.

Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir. - This is a picture of her own painting.

own
{f} -in sahibi/malı olmak: Do you own this house? Bu evin sahibi siz misiniz?
own
{s} kendisinin

O kendisinin en kötü düşmanıdır. - She is her own worst enemy.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir. - Nobody is his own enemy.

own
{f} edin

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler. - Since they had no children of their own, they decided to adopt a little girl.

Kendi avukatını edinmek istemediğinden emin misin? - Are you sure you don't want to get your own lawyer?

own
{s} kendine özgü, özel, kendinin, kendi: her own book onun kendi kitabı. a character of its own kendine özgü bir şahsiyet
own
(Ticaret) risk kendi rizikosu
own
malı olmak
own
itiraf etmek
own
tanımak

Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler. - Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.

own
edin(mek)
own
teslim etmek
own
(Avrupa Birliği) kendi,öz
own
(sıfat) öz, kendisinin
own
{f} kabul etmek, itiraf etmek
own
{f} kabullenmek
own
dili tam ve doğru olarak itiraf etmek
الإنجليزية - الإنجليزية
own
to acknowledge or admit the possession or ownership of. (ref 3)
المفضلات