Tabiri caizse, o yürüyen bir sözlüktür.
- He is, so to speak, a walking dictionary.
Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
- Tom likes to observe the people walking by.
Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
- Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.
- Walking is an excellent exercise.
Yürümek iyi egzersizdir.
- Walking is good exercise.
Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
- The school is within walking distance of my house.
John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
- I watched John and Mary walking hand in hand.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
O tabiri caizse ayaklı bir ansiklopedidir.
- He's what they call a walking encyclopedia.