Ölüm tehditleri alıyorum.
- I've been getting death threats.
Paramı geri almak için tehditlere başvurmak zorunda kaldım.
- I had to resort to threats to get my money back.
O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.
- It will threaten the prosperity of the town.
Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
- Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
Fırtına tehlikesi var.
- There is a threat of a storm.
Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir.
- Meteor strikes are a serious threat.
Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
- No one threatened Tom.
Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
- Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
Tom Mary'ye karşı korkunç bir tehdit yaptı.
- Tom made a terrifying threat against Mary.
Senin tehditlerin beni korkutmuyor.
- Your threats don't frighten me.
Volkanik patlama köyü tehdit etti.
- The volcanic eruption threatened the village.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
An hideous Geant horrible and hye, / That with his talnesse seemd to threat the skye .
A strange man menaced her with a knife.
- A strange man threatened her with a knife.
... our defense against threats by the enormous opportunities to do good ...
... the world have complex threats are secured ...